Konda Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Bizden Haberler Söyleşilerine Konuk Oldu
Koç Topluluğu’nun kurumsal yayını “Bizden Haberler Söyleşileri”ne konuk olan Konda Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl’ın sorularını yanıtladı. “Pandemi geleceğimizi nasıl ‘yeniden’ yazıyor?” başlıklı söyleşiye katılan Bekir Ağırdır, “Her birimizin görevi bu ülkenin geleceğine güvenmek” diyerek ortak bir başarı, ortak bir heyecan, ortak bir umut hikâyesine ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Bekir Ağırdır, “Bugünün jargonu bence ‘iyi olmak’tır. Önce herkes kendi bulunduğu alanda en iyi olmak için uğraşmalıdır. Marka, yurttaş, yönetici, çalışan, mühendis, sivil toplumcu olabilirsiniz. Ama önce bulunduğumuz alanda iyi yapmayı öğrenmek, ülke ve ortak kader için azami gayret ve arzuyu göstermemiz gerekiyor. İyilik ve vicdanı, saf duyguları yeniden keşfetmeye ihtiyacımız var. Bu hızlı ve teknolojik ve metropollü kalabalık hayatta unuttuğumuz o insani duyguları yeniden keşfetmemiz gerek” dedi.
Koç Topluluğu’nun kurumsal yayını “Bizden Haberler Söyleşileri”ne konuk olan Konda Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır, Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl’ın sorularını yanıtladı. “Pandemi geleceğimizi nasıl ‘yeniden’ yazıyor?” başlıklı söyleşiye katılan Bekir Ağırdır, “Her birimizin görevi bu ülkenin geleceğine güvenmek” diyerek ortak bir başarı, ortak bir heyecan, ortak bir umut hikâyesine ihtiyaç olduğunun altını çizdi. Bekir Ağırdır, “Bugünün jargonu bence ‘iyi olmak’tır. Önce herkes kendi bulunduğu alanda en iyi olmak için uğraşmalıdır. Marka, yurttaş, yönetici, çalışan, mühendis, sivil toplumcu olabilirsiniz. Ama önce bulunduğumuz alanda iyi yapmayı öğrenmek, ülke ve ortak kader için azami gayret ve arzuyu göstermemiz gerekiyor. İyilik ve vicdanı, saf duyguları yeniden keşfetmeye ihtiyacımız var. Bu hızlı ve teknolojik ve metropollü kalabalık hayatta unuttuğumuz o insani duyguları yeniden keşfetmemiz gerek” dedi.
Pandemi döneminde dijital ortamda yayınlarını sürdüren Koç Holding’in kurumsal dergisi Bizden Haberler, yeni video formatı Bizden Haberler Söyleşileri’nde alanında yetkin isimleri ve düşünce liderlerini ağırlamaya devam ediyor. Koç Holding Kurumsal İletişim ve Dış İlişkiler Direktörü Oya Ünlü Kızıl’ın moderatörlüğünde gerçekleşen söyleşilerin üçüncüsüne, Konda Araştırma Şirketi Genel Müdürü Bekir Ağırdır konuk oldu.
Vehbi Koç Vakfı’nın sanat kuruluşlarından Arter’in ev sahipliğinde düzenlenen söyleşide Bekir Ağırdır, koronavirüs nedeniyle değişen yaşam pratiklerimizin hangilerinin pandemi sonrası dönemde ekonomik ve sosyal hayatta kalıcı olacağına ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı: “Öncelikle değişim, bizim dışımızda olan bir şey değil. Pandemiden önce gelen bir değişim dalgası vardı. Pandemi o dalganın hızını ve gücünü artırdı. Yani daha çevreye duyarlı veya toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı marka olmak gibi eğilimler daha önceden de vardı. Ancak o sarsıntıyı hepimizin dikkatini çekecek kadar güçlü hissetmiyorduk. Şimdi pandemiyle ivmesi artacak. Dolayısıyla sağlıklı beslenmek gibi hanenin içindeki ortam, huzur, mutluluk gibi meseleler, hanenin içindeki beslenme alışkanlıklarımız, özellikle çocuklu evlerde sadece ekonomik gerekçeyle değil çocukları daha sağlıklı beslemek konusunda duyarlılıklar yükselecek. Çevreye duyarlılık artacak. Sosyalleşme ve eğlence anlayışımızda da bir kısım değişiklikler olacağını sanıyorum. Artık eskiden olduğu gibi keşif duygusunun baskın olduğu değil, ‘yeni bir mekân, restoran açılmış deneyelim’ gibi duygulardan daha çok emin olduğumuz, aşçısından komisine kadar tanış olduğumuz belki hatta müşterileriyle de daha tanış olduğumuz sosyal kulüpleşme havasındaki yerlere eğilim artacak.”
“Pandemi döneminde özen göstermeyi ve dayanışmayı yeniden keşfettik”
Söyleşide pandeminin negatif sonuçları kadar sosyal politikalara değen bir yanı da olduğunu belirten Bekir Ağırdır, sözlerine şöyle devam etti: “Pandemi döneminde tüm olumsuzluklara rağmen bireyler, aileler, hatta kurumlar olarak şu iki olumlu duyguyu deneyimledik ve biriktirdik. İlki özen göstermek. Önce kendi bedenimize, sonra ailemizin sağlığına, arkadaşlarımıza, işimize özen göstermek ve bir adım sonrası tabi doğal olarak yaşadığımız sokak, mahalle, kentin yoksulları, komşularımız ve sokak hayvanları için dertlenmeye başladık. Yeni keşfettiğimiz bir şeydi bu. Çünkü hepimiz elde ettiklerimize karşı hoyrattık. İkincisi de bu süreçte dayanışma duygusunu yeniden keşfettik. Bu toprakların kültüründe dayanışma çok güçlü bir duygu özü itibariyle. Yani imece, ahilik, vakıf geleneği gibi çok fazla deneyimlerimiz var. Ama metropolleşme ile birlikte, hem kimlikler hem siyasi kutuplaşmalar gibi sürü üst yapıdaki başka etki ile beraber, geleneksel jargonla söylersek karşı kapıdaki komşunun adını bilmediğimiz bir dönem yaşıyorduk. 160 dairelik binalarda birbirimizi bilmeden, asansörde karşılaştığımızda bile ‘günaydın’ ya da ‘iyi akşamlar’ demeyi esirgediğimiz insanlarla yaşıyorduk. Ama şimdi pandemi ilk defa, ‘Karşı kapıdaki insanlar 65 yaşın üstü ilaçlarını alsak mı?’, ‘Alt kattakilerin çocuğu hastalanmış, katkıda ya da tıbbi yardımda bulunsak mı?’ gibi dayanışmayı keşfettik.”
“Ortak bir başarı, ortak bir heyecan ve ortak bir umut hikâyesine ihtiyaç var.”
Bekir Ağırdır, Oya Ünlü Kızıl’ın, “Siz yaptığınız bütün konuşmalarınızı her zaman geleceğe ilişkin iyimser, umut veren bir tonda bitiriyorsunuz. Bu anlamda da aslında Koç Topluluğu’yla aranızda bir duygudaşlık var. Biz de yaptığımız bütün işlerde mutlaka geleceğe dair umutlu bir tonda bitiriyoruz. Zaten o olmadan çalışmak mümkün değil. Peki, bu umutla ilgili konuşurken sizin hep vurguladığınız kavram, bireysel umuttan ziyade, ortak bir umut. ‘Ülke olarak bir hikâye ve ortak başarı hikâyesine ihtiyacımız var’ demeniz ve bunun inşası üzerine hepimizin çalışması gerekliliği. Peki, ortak geleceğin hikâyesini ararken bizim bireyler olarak üzerimize düşen nedir ya da neler yapabiliriz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Öncelikli sorunumuz elimizde geleceğe dair bir hikâyemizin olmaması. Geleceğe dair bütün anlatılar distopik. Kuraklık hikâyeleri, açlık hikâyeleri, savaş hikâyeleri… Hepsi de mümkün ayrıca. Bugün baktığınızda dünyadaki karmaşıklığa, siyasi devletlerarası problemlere, Çin ile batı arasındaki ekonomik bölüşüm, Rusya ile batı arasındaki siyasi bölüşüm kavgası… Hiçbir anlatı da yok elimizde. Ütopyamızı kaybettik insanlık ve Türkiye olarak. Onun için yeni bir gelecek hikâyesine ihtiyacımız var. O yüzden dayanışma ve özeni keşfetmiş olma ve o duygu halinin yanına umudu inşa etmemiz lazım. Bu ülkeler için de böyle markalar için de… Ortak bir başarı, ortak bir heyecan ve ortak bir umut hikâyesine ihtiyaç var.”
“Bu hızlı, teknolojik ve metropollü kalabalık hayatta unuttuğumuz o insani duyguları yeniden keşfetmemiz gerek.”
“Her birimizin görevi bu ülkenin geleceğine güvenmek” diyen Bekir Ağırdır, bireylerin ortak bir gelecek hikâyesinin inşası üzerine yapabileceklerini ise şöyle açıkladı: “Bunun yolu kimimiz için dernek üyeliğidir kimimiz için bir marka üreticisi olarak çevreye saygılı üretim yapmaktır. Kimimiz için kadın meselesi için uğraşmaktır. Kimimiz için kızlarını okutmaktır, ama herkes önce üzerine düşeni yapmalıdır. Bugünün jargonu bence ‘iyi olmak’tır. Önce herkes kendi bulunduğu alanda en iyi olmak için uğraşmalıdır. Marka, yurttaş, yönetici, çalışan, mühendis, sivil toplumcu olarak her neyse. Ama önce bulunduğumuz alanda iyi yapmayı öğrenmek, ülke ve ortak kader için azami gayret ve arzuyu göstermemiz gerekiyor. İyilik ve vicdanı, saf duyguları yeniden keşfetmeye ihtiyacımız var. Bu hızlı ve teknolojik ve metropollü kalabalık hayatta unuttuğumuz o insani duyguları yeniden keşfetmemiz gerek.”
Vehbi Koç Vakfı’nın sanat kuruluşlarından Arter’in ev sahipliğinde düzenlenen söyleşide Bekir Ağırdır, koronavirüs nedeniyle değişen yaşam pratiklerimizin hangilerinin pandemi sonrası dönemde ekonomik ve sosyal hayatta kalıcı olacağına ilişkin görüşlerini şöyle açıkladı: “Öncelikle değişim, bizim dışımızda olan bir şey değil. Pandemiden önce gelen bir değişim dalgası vardı. Pandemi o dalganın hızını ve gücünü artırdı. Yani daha çevreye duyarlı veya toplumsal cinsiyet eşitliğine duyarlı marka olmak gibi eğilimler daha önceden de vardı. Ancak o sarsıntıyı hepimizin dikkatini çekecek kadar güçlü hissetmiyorduk. Şimdi pandemiyle ivmesi artacak. Dolayısıyla sağlıklı beslenmek gibi hanenin içindeki ortam, huzur, mutluluk gibi meseleler, hanenin içindeki beslenme alışkanlıklarımız, özellikle çocuklu evlerde sadece ekonomik gerekçeyle değil çocukları daha sağlıklı beslemek konusunda duyarlılıklar yükselecek. Çevreye duyarlılık artacak. Sosyalleşme ve eğlence anlayışımızda da bir kısım değişiklikler olacağını sanıyorum. Artık eskiden olduğu gibi keşif duygusunun baskın olduğu değil, ‘yeni bir mekân, restoran açılmış deneyelim’ gibi duygulardan daha çok emin olduğumuz, aşçısından komisine kadar tanış olduğumuz belki hatta müşterileriyle de daha tanış olduğumuz sosyal kulüpleşme havasındaki yerlere eğilim artacak.”
“Pandemi döneminde özen göstermeyi ve dayanışmayı yeniden keşfettik”
Söyleşide pandeminin negatif sonuçları kadar sosyal politikalara değen bir yanı da olduğunu belirten Bekir Ağırdır, sözlerine şöyle devam etti: “Pandemi döneminde tüm olumsuzluklara rağmen bireyler, aileler, hatta kurumlar olarak şu iki olumlu duyguyu deneyimledik ve biriktirdik. İlki özen göstermek. Önce kendi bedenimize, sonra ailemizin sağlığına, arkadaşlarımıza, işimize özen göstermek ve bir adım sonrası tabi doğal olarak yaşadığımız sokak, mahalle, kentin yoksulları, komşularımız ve sokak hayvanları için dertlenmeye başladık. Yeni keşfettiğimiz bir şeydi bu. Çünkü hepimiz elde ettiklerimize karşı hoyrattık. İkincisi de bu süreçte dayanışma duygusunu yeniden keşfettik. Bu toprakların kültüründe dayanışma çok güçlü bir duygu özü itibariyle. Yani imece, ahilik, vakıf geleneği gibi çok fazla deneyimlerimiz var. Ama metropolleşme ile birlikte, hem kimlikler hem siyasi kutuplaşmalar gibi sürü üst yapıdaki başka etki ile beraber, geleneksel jargonla söylersek karşı kapıdaki komşunun adını bilmediğimiz bir dönem yaşıyorduk. 160 dairelik binalarda birbirimizi bilmeden, asansörde karşılaştığımızda bile ‘günaydın’ ya da ‘iyi akşamlar’ demeyi esirgediğimiz insanlarla yaşıyorduk. Ama şimdi pandemi ilk defa, ‘Karşı kapıdaki insanlar 65 yaşın üstü ilaçlarını alsak mı?’, ‘Alt kattakilerin çocuğu hastalanmış, katkıda ya da tıbbi yardımda bulunsak mı?’ gibi dayanışmayı keşfettik.”
“Ortak bir başarı, ortak bir heyecan ve ortak bir umut hikâyesine ihtiyaç var.”
Bekir Ağırdır, Oya Ünlü Kızıl’ın, “Siz yaptığınız bütün konuşmalarınızı her zaman geleceğe ilişkin iyimser, umut veren bir tonda bitiriyorsunuz. Bu anlamda da aslında Koç Topluluğu’yla aranızda bir duygudaşlık var. Biz de yaptığımız bütün işlerde mutlaka geleceğe dair umutlu bir tonda bitiriyoruz. Zaten o olmadan çalışmak mümkün değil. Peki, bu umutla ilgili konuşurken sizin hep vurguladığınız kavram, bireysel umuttan ziyade, ortak bir umut. ‘Ülke olarak bir hikâye ve ortak başarı hikâyesine ihtiyacımız var’ demeniz ve bunun inşası üzerine hepimizin çalışması gerekliliği. Peki, ortak geleceğin hikâyesini ararken bizim bireyler olarak üzerimize düşen nedir ya da neler yapabiliriz?” sorusuna şu yanıtı verdi: “Öncelikli sorunumuz elimizde geleceğe dair bir hikâyemizin olmaması. Geleceğe dair bütün anlatılar distopik. Kuraklık hikâyeleri, açlık hikâyeleri, savaş hikâyeleri… Hepsi de mümkün ayrıca. Bugün baktığınızda dünyadaki karmaşıklığa, siyasi devletlerarası problemlere, Çin ile batı arasındaki ekonomik bölüşüm, Rusya ile batı arasındaki siyasi bölüşüm kavgası… Hiçbir anlatı da yok elimizde. Ütopyamızı kaybettik insanlık ve Türkiye olarak. Onun için yeni bir gelecek hikâyesine ihtiyacımız var. O yüzden dayanışma ve özeni keşfetmiş olma ve o duygu halinin yanına umudu inşa etmemiz lazım. Bu ülkeler için de böyle markalar için de… Ortak bir başarı, ortak bir heyecan ve ortak bir umut hikâyesine ihtiyaç var.”
“Bu hızlı, teknolojik ve metropollü kalabalık hayatta unuttuğumuz o insani duyguları yeniden keşfetmemiz gerek.”
“Her birimizin görevi bu ülkenin geleceğine güvenmek” diyen Bekir Ağırdır, bireylerin ortak bir gelecek hikâyesinin inşası üzerine yapabileceklerini ise şöyle açıkladı: “Bunun yolu kimimiz için dernek üyeliğidir kimimiz için bir marka üreticisi olarak çevreye saygılı üretim yapmaktır. Kimimiz için kadın meselesi için uğraşmaktır. Kimimiz için kızlarını okutmaktır, ama herkes önce üzerine düşeni yapmalıdır. Bugünün jargonu bence ‘iyi olmak’tır. Önce herkes kendi bulunduğu alanda en iyi olmak için uğraşmalıdır. Marka, yurttaş, yönetici, çalışan, mühendis, sivil toplumcu olarak her neyse. Ama önce bulunduğumuz alanda iyi yapmayı öğrenmek, ülke ve ortak kader için azami gayret ve arzuyu göstermemiz gerekiyor. İyilik ve vicdanı, saf duyguları yeniden keşfetmeye ihtiyacımız var. Bu hızlı ve teknolojik ve metropollü kalabalık hayatta unuttuğumuz o insani duyguları yeniden keşfetmemiz gerek.”